Derneğimizin 24 Şubat 2016 tarihinde Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi ile birlikte düzenlediği “Şap Hastalığı Güncel Bir Sorun ve Çözüm Önerileri” konulu toplantıya ait sonuç bildirgesi aşağıdadır.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ VE VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ’NİN BİRLİKTE DÜZENLEDİĞİ “ŞAP HASTALIĞI GÜNCEL BİR SORUN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” KONULU TOPLANTIYA AİT SONUÇ BİLDİRİSİ
23 Mayıs 2016
Şap hastalığı geviş getiren hayvanlarda yüksek morbidite ve düşük mortalite ile seyreden, özellikle genç hayvanlar ve kültür ırkı hayvanlarda ölümle sonuçlanabilen, sürüler arasında çok süratli bir şekilde yayılma özelliği gösteren bir hastalıktır.
Hastalık meydana getirdiği verim kaybı nedeniyle hayvancılık işletmelerinde yüksek düzeyde ekonomik kayıplara neden olmakla kalmamakta, üretim sektörünün dışında da önemli ticari kayıplar oluşturmaktadır. Hastalığın mihrakta kontrol mücadelesi ve rutin kontrol çalışmaları için devletin harcadığı kaynaklar da dikkate alındığında hastalığın ulusal düzeyde meydana getirdiği ekonomik kayıplar çok yüksek düzeylere çıkabilmektedir.
Türkiye’de saha şartlarında yapılan bir bilimsel çalışmada Nepal tipi şap salgınının da yaşandığı 2015 yılında, şap enfeksiyonlarının hayvanlarda 105 milyon TL değerinde verim kaybına neden olduğu, 83 milyon TL değerinde aşı kullanıldığı, 34 milyon TL değerinde de aşılama ücreti ödendiği tespit edilmiştir. Uzman görüşlerine göre hastalık mücadelesi ile ilgili olarak devletin yakıt, araç, personel gibi masraflarının aşı masrafının 3 katı olarak dikkate alındığı bir hesaplamayla şap kaynaklı kayıpların yaklaşık 472 milyon TL olduğu hesaplanmıştır.
Söz konusu rakam şap kaynaklı ekonomik kayıpların tamamını kapsamamaktadır. Salgının gerçekte oluşturduğu kaybın bu rakamın 3-4 katı olduğu tahmin edilmektedir. Zira, üreticinin hastalık için harcadığı tedavi masrafları, hastalığın piyasada oluşturduğu arz daralması sonucu meydana gelen fiyat artışı, ihracat potansiyeli ve ırk ıslahı çalışmalarına neden olduğu engeller gibi pek çok endirekt etki yukarıdaki hesaplamada dikkate alınamamıştır.
Gelişmiş ülkelerde eradike edilen şap hastalığı, ülkemizde maalesef endemik durumdadır ve çoğu zaman her yıl 1000’in üzerinde hastalık mihrakıyla mücadele etmek zorunda kalınmaktadır. Bu durumun nedenleri ve çözüm önerilerimiz aşağıda başlıklar halinde sunulmuştur.
1.Sınırlarımızdan kaçak hayvan girişinin önlenememesi ve ülkemizde hayvan hareketlerinin etkin şekilde izlenememesi:
Kanunsuz yolla yapılan hayvan hareketleri ve hayvan kesimleri, diğer salgın hastalıkların olduğu gibi şap hastalığının yayılmasındaki en önemli faktörlerden birisidir. Ülkemizde ilk defa 29 Eylül 2015 tarihinde tespit edilen şap virusu Nepal şujunun çok kısa bir sürede Türkiye’nin pek çok iline yayılarak yüzlerce mihrak oluşturmasının en önemli nedeninin kontrol dışı yapılan hayvan hareketleri ve hayvan kesimidir. Aynı zamanda Türkiye’de etkin bir hayvan-hayvansal gıda-hayvancılıkta kullanılan materyali izleme sisteminin bulunmamasının da mihrakların oluşmasında önemli bir role sahip olduğu kanısındayız.
Söz konusu sorunun çözümü için altyapının güçlendirilmesi gerekir. Kırmızı et fiyatlarının, ülkemize hayvan ve kırmızı etin kaçak olarak girmesini cazip olmaktan çıkaracak seviyeye düşmesinde etkili olacak politik önlemler alınmalıdır. Hayvan ve hayvansal ürünler ile ilgili kaçakçılık suçunu işleyenlere verilen cezaların bu suçun işlenmesini önleyecek düzeyde getirilmesi zorunludur.
2. Ülkemizde Veteriner Teşkilatında Alt Yapı Yetersizlikleri:
Ülkemizin 1936 yılında taraf olduğu Cenevre Antlaşmasının öngördüğü yapılanmadan vazgeçilmesi yani veteriner işleri genel müdürlüğünün kaldırılması hayvan hastalıkları ile mücadelenin yetersizliğinde etkin rol oynamıştır.
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde veteriner teşkilatlarının altyapısının istenilen düzeyde olmaması, söz konusu ülkelerde salgın hayvan hastalıkların pek çoğunun endemik durumda olmasının en önemli nedenlerinin başında gelmektedir. OECD ülkelerinde 2011-2013 yılları arasında hayvansal üretimden elde edilen gelirin ne kadarının veteriner teşkilatının altyapısına harcandığına bakıldığında, Türkiye’nin %0.18’lik oran ile OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alması dikkati çekmektedir. Bu oran AB27’de %0,74, Yeni Zelanda’da %0,90, Norveç’te %1,32 düzeyindedir.
Veteriner teşkilatına yapılan altyapı yatırımının yetersizliği yanında, Türkiye’de var olan altyapının da etkin bir şekilde kullanıldığını söylemek zordur.
Ülkemizde Veteriner Teşkilatında yaşanan alt yapı yetersizlikleri veteriner hekimlik hizmetlerinin etkili bir şekilde gerçekleştirilmesini engellemektedir. Zira Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Taşra Teşkilatlarında çalışan veteriner hekimlerin bir kısmı kendi mesleğini icra etmek yerine büro elemanı olarak çalıştırılmaktadır.
Diğer yandan, 29 Eylül 2015 tarihinde Van’ın İpekyolu ilçesi Buzhane Mahallesinde şap mihrakının ortaya çıkması ile A tipi-NEP-84 sujunun Türkiye’ye girdiği tespit edilmiştir. Şap Enstitüsü tarafından 3 gün içersinde virusun tipinin belirlenmesi ve 55 gün içerisinde de bu yeni tipe karşı aşı üretilip sahaya dağıtılması tanı ve aşı üretim konusunda kurumların üzerine düşeni yaptıklarını göstermektedir. Uygun aşılar üretilmesine ve Bakanlıkta görevli veteriner hekimlerin canla başla çalışmasına rağmen sorunun hala devam ediyor olması, hastalıkla mücadelede yönetimsel bir sorunun varlığını akla getirmektedir. Zira mevcut teşkilat yapılanmasıyla bitki ve hayvan hastalıkları aynı birim tarafından yönetilmektedir.
Daha etkin salgın hastalık mücadelesi için, daha işlevsel, görev odaklı yeni bir veteriner teşkilatı yapılanmasına gereksinim vardır.
3.Hastalıkla mücadelede bölgesel ve global işbirliğindeki yetersizlikler:
Şap hastalığının mücadelesinde bugüne kadar edinilen tecrübe, yayılma kabiliyeti çok yüksek olan bu hastalığın ancak ülkesel çaba yanında, bölgesel ve global işbirliği ile önlenebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Örneğin Latin Amerika ülkelerinde kurulan Şap Hastalığının eradikasyonu için Global Plan (The Hemispheric Plan for the Eradication of Foot and Mouth Disease-PHEFA) ve Şap Hastalığının Eradikasyonu için Amerikalılar arası Grup (Inter-American Group for the Eradication of Foot and Mouth Disease-GIEFA) organizasyonları sayesinde şap hastalığı ile tüm Amerika Kıtasında topyekün mücadele başlatılmıştır. Bu sayede kıtada bulunan ülkelerin çoğu aşısız veya aşılı arilik statüsü elde etmiştir. Her ne kadar Türkiye, komşu ülkelerde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle Doğu ve Güneydoğu sınırlarını kontrol altına alınmasında sorunlar yaşasa da, salgın hastalıklarla mücadele için Bölge ülkeleri ve AB ile bölgesel, OİE ve Birleşmiş Milletler ile de global işbirliklerinin geliştirilmesi için çaba harcamalıdır.
4.Türkiye’de yapılan şap hastalığı mücadelesinde itlaf metodunun uygulanmasındaki yetersizlikler:
Ülkemize ilk defa 29 Eylül 2016 tarihinde tespit edilen şap virusu Nepal şujunun çok kısa bir sürede Türkiye’nin pek çok iline yayılarak yüzlerce mihrak oluşturmasının en önemli nedeninin kontrol dışı hayvan hareketleri ve hayvan kesimi yanında, etkin bir itlaf metodunun uygulanmaması dolayısıyla enfeksiyonun yayılmasının önüne geçilememesidir.
Türkiye’de şap aşısının değiştirilmesi ile birlikte 2014 ve 2015 yıllarındaki mihrak sayılarında çok ciddi azalmalar kaydedilmiştir. Ancak, Nepal tipi salgını nedeniyle mihrak sayıları iki haneli rakamlardan büyük bir sıçrayış yaparak Şubat 2015 itibarı ile 573’e ulaşmıştır. Salgın esnasında üreticiler için hastalık bildirimini teşvik edecek bir itlaf politikası uygulanmış olsaydı, sadece birkaç bin enfekte hayvan için ödenecek yaklaşık 10 milyon TL itlaf tazminatı karşılığında, hastalık mihrak sayılarında gözle görülür bir düşüş elde edilebilecekti.
Gelecekte yaşanacak şap salgınlarıyla daha etkin mücadele için, mevcut mücadele yöntemlerinin yanında, teknik ve ekonomik fizibilitesi yapılarak enfekte hayvan ve/veya sürü düzeyinde uygulanacak itlaf politikası da mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
5. Hayvan pazarlarındaki sahipsizlik ve kontrolün yeterince yapılamayışı da hastalıklarla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Hastalığın kontrol altına alınabilmesi için hayvan pazarlarının sağlıklı bir şekilde denetlenmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Prof.Dr.Oğuz SARIMEHMETOĞLU Prof.Dr.Şakir Doğan TUNCER
Ankara Üniversitesi Veteriner Hekimler Derneği
Veteriner Fakültesi Dekanı Gene