DERNEK YÖNETİM KURULUMUZ TBMM TARIM,ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYON BAŞKANI SAYIN İBRAHİM YİĞİT' İ MAKAMINDA ZİYARET ETTİ.

DERNEK YÖNETİM KURULUMUZ TBMM TARIM,ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYON BAŞKANI SAYIN İBRAHİM YİĞİT' İ MAKAMINDA ZİYARET ETTİ.

Dernek Yönetim Kurulumuz 7 Mayıs 2014 tarihinde TBMM TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYON BAŞKANI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ İBRAHİM YİĞİT' i makamında ziyaret ederek ülke hayvancılığının ve mesleğimizin sorunları ile çözüm önerilerini içeren ekteki raporu sunarak genel görüşme yapmışlardır.

 

 

VETERNER HEKİMLER DERNEĞİ TARAFINDAN TBMM TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SAYIN İBRAHİM YİĞİT’E SUNULAN ÜLKE HAYVANCILIĞININ VE VETERİNER HEKİMLİK MESLEĞİNİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNE İLİŞKİN ÖZET RAPOR

 

Sayın İbrahim YİĞİT

İstanbul Milletvekili

TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı

 

           Ülkemizde Hayvancılık,  yaklaşık son 30 yıl içerisinde, yapılan tüm uyarı ve sorunlar için gösterilen çözüm önerileri dikkate alınmadığından uzun zamandır ihmal edilmiştir. Bu nedenle sektörün gittikçe içinden çıkılması zorlaşan sorunlarını ve bunlar için belirlediğimiz çözüm önerilerimizi bir kez daha  iletmeyi bir görev kabul ediyoruz.

           Dünya’da önümüzdeki yüzyılda bitkisel ve hayvansal besin maddelerinin gelişmiş ülkelerin tekelinde daha da stratejik bir konuma ulaşacağı kuşkusuzdur. Türkiye; dünyadaki bu değişme ve gelişmelerin ışığı altında hem ulusal beslenmesini ve hem ulusal kalkınmasını istikrar içinde güvence altına alabilmek için ekonomik kaynaklarını rasyonel bir biçimde değerlendirmek ve bunun gereği önlemleri de hızla  almak zorundadır.

            Kırsal ekonomik kalkınmayı başarmak için bu kapsamda alınması gerekli  tedbirlerin başında hayvancılık sektöründeki mevcut potansiyelin harekete geçirilmesi gelmektedir.  Tüm dünyada olduğu gibi hayvancılık sektörü Türkiye’de de kırsal ekonomik kalkınmanın lokomotifi olacaktır. Çünkü dünyanın hiç bir gelişmiş ülkesinde; hayvancılık geliştirilmeden kırsal ekonomik kalkınmayı başarmak mümkün olmamıştır.

          Hayvancılık sektörü Türkiye’nin hem ulusal beslenmesinde, hem de ulusal kalkınmasında çok önemli potansiyele sahiptir. Aynı zamanda hayvancılık sektörü  “insanı yerinde doyurabilmek, onu yerinde kalıcı kılmayı sağlamak, kırsal alanda önemli boyutlara varan işsizliği ve bu bölgelerden metropollere göçü önlemek gibi günümüzün güncel ülke sorunlarının kısa sürede ve en ekonomik şekilde çözümüne katkı sağlayacaktır.

          Ülkemizde hayvancılık işletmelerinin sosyo-ekonomik yapısı incelendiğinde, hayvansal üretimin kırsal alanda genellikle bitkisel üretimle birlikte sürdürüldüğü gözlenecektir. Hayvancılık yıllarca devlete başlı başına bir sektör olarak değil,  tarımın içerisinde bir alt sektör olarak takdim edilmiştir. Bazı çevreler tarafından dikte edilen “Hayvancılığın tarımın ayrılmaz bir parçası” şeklindeki bu yaklaşım,  adeta devlet politikası haline getirilmiştir. Hayvancılık sektörü tarımın değil, kırsal ekonomik yapının ayrılmaz bir parçasıdır. Bütün bunların bir sonucu olarak yıllarca ülkemizde koruyucu hekimlik, hayvan ırklarının ıslahı, hayvanların yetiştirilmesi, suni tohumlama çalışmaları, salgın hastalıklarla mücadele, insan sağlığı açısından büyük önem arz eden zoonozlarla mücadele konularında başarılı hizmetlerin verildiği Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü tüm il ve ilçe teşkilatları ile birlikte, yapılan tüm çalışmalar göz ardı edilerek,  kapatılmıştır.  Bu hizmetler Tarım İl Müdürlükleri ve buna bağlı Tarım İlçe Müdürlükleri içerisinde yeterli ekipman ve yetişmiş elemandan mahrum birer şubeler halindeki yapılanma ile etkisiz şekilde yürütülmeye başlanmıştır.

          Geçmişten günümüze sürdürülen söz konusu yanlış politikalar sonucunda Hayvancılık sektörünün Türkiye’de kırsal gelirler içindeki payı %30’ların altına düşmüştür.  Oysa bu değer AB’ de ve gelişmiş ekonomilerde %60-80 arasında değişmektedir. Tarımsal ürünler destekleme fiyat politikaları 1950’lerden itibaren planlı kalkınma dönemlerinde de, hayvancılık sektörü ve hayvansal ürünler aleyhine devam etmiş, bu uygulama Türkiye’nin bugün hayvancılık alanında geldiği çıkmazın önemli nedenleri arasında yer almıştır. Hayvancılık ülkesi olmaktan çıkan ülkemizde bu sektör yurt dışına bağımlı hale gelmiştir. Hayvan ve et ithalatına son dört yılda yaklaşık  5 milyar dolar ödenerek  ithalat yapılan ülkelerin üreticileri  desteklenmiştir. Oysa hayvancılıkla uğraşan milyonlarca insanımız mağdur edilmiştir. 

          Özellikle 1980 sonrası dönemden itibaren ülkemizde veteriner kontrol araştırma enstitülerine, aşı üretim merkezlerine, laboratuarlara verilen önem azaltılmış, bu kuruluşlar atıl kapasite ile ve geri kalmış teknolojilerle çalışır hale getirilmiştir. Böylece söz konusu kuruluşlar giderek sektör içerisinde bir kambur haline dönüştürülmüştür. Diğer yandan hayvancılık sektörünün lokomotifi olan işletmeler özelleştirilme adı altında değerlerinin altında ve haiz oldukları önem hiçe sayılarak yok pahasına elden çıkartılmışlardır.

          Tüm bu uygulamaların neticesinde ise ülkemiz  hayvancılığı bugün içinde bulunduğu noktaya gerilemiştir. Ülkemiz, hayvancılık sektörü ve ilgili sektörler bağlamında dışa bağımlı hale gelmiş ve önemli ölçüde kan kaybına uğramıştır. Öyle ki damızlıktan başlayarak, sperma, aşı, yem maddesi, ilaç ham maddesi yurt dışından sağlanır hale gelmiştir. Doğal olarak bu gelişme beraberinde üretim girdilerinin yükselmesine ve pahalı yetiştiriciliğe neden olmuştur. Gerek hayvansal üretimde maliyetin yükselmesi gerekse  halkın alım gücünün düşük olması hayvansal ürün tüketiminin azalmasına ve üreticinin ürününün pazarlanmasında sıkıntılara neden olmuştur. Böylece pek çok işletme varlıklarını devam ettiremeyerek kapanmıştır. Yıllarca hayvancılık ile geçimini sağlayan insanlar bulundukları yörelerde iş yapamaz duruma gelerek büyük merkezlere göç etmek zorunda bırakılmışlardır.

          Ülkemizde insan sağlığının hayvan sağlığı ile ne denli ilişkili olduğu göz ardı edilmekte, bunun sonucu insan sağlığı zaman zaman tehdit altına girmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan  Kuş Gribi ve Kırım Kongo Kanamalı Hastalığı olgularının acı bilançosu ortadadır. Veteriner teşkilatlarının önemi işte bu noktada açıkça ortaya çıkmaktadır. Gerek koruyucu hekimlik ve gerekse hayvan hastalıkları ile mücadele açısından başarıda süreklilik üreticilerin yanında olmayı sağlayacak bir bakanlık yapılanması ile olasıdır.

          Halk sağlığını tehdit eden ve zoonoz adı verilen 200’ü aşkın hastalık hayvanlardan insanlara bulaşmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Ayrıca  zoonoz hastalıklar hayvansal ürünlerle de insanlara  bulaşmaktadır. Hayvansal ürünlerin üretildiği, ambalajlandığı, taşındığı, depolandığı ve satıldığı yerlerin gıdanın özelliklerini bozmaması, hayvansal gıdaların çalışanlar vasıtası ile kontamine  olmaması, hayvan beslenmesinde ve tedavisinde kullanılan ilaç kalıntıları ile  bitkilerle hayvan vücuduna alınması olası tarım ilaç kalıntılarının kabul edilir miktarda bulunması, gıdaların yapımında ve ambalajlanmasında kullanılan çeşitli kimyasal maddelerin insan sağlığını olumsuz yönde etkilememesi gibi yaşamsal öneme sahip olgular VETERİNER HALK SAĞLIĞI kapsamında yer almaktadır. Ülkemizde AB ülkelerinin aksine Veteriner Hekimlik Mesleğine  gereken önemin verilmemesini anlamak mümkün değildir. Günümüzde  insan sağlığının korunması açısından tüm gelişmiş ülkelerde kabul edilen “Çiftlikten sofraya kadar sağlık denetimi” ilkesini yerine getirecek meslek  grubu olan veteriner hekimler yetki, özlük ve sosyal haklar bakımından önemli derecede mağdur edilmişlerdir.

          Avrupa Birliğine üye ülkeler, tüm sektörlerde olduğu gibi, sağlık sektöründe de belli bir standardı  oturtmak için  ÜYE ÜLKELERİN UYMAK ZORUNDA OLDUĞU bir takım direktifler çıkarmaktadır. Bu çerçevede AB MEVZUATININ DÖRTTE BİRİ  VETERİNER HEKİMLİKLE İLGİLİDİR.   

Ülke hayvancılığının ve Veteriner hekimlik mesleğinin  kısaca özetlenen  sorunları için çözüm önerileri

           Hayvancılığımızın istenilen düzeye çıkarılabilmesi için, ortaya konulan  bu öneriler Veteriner Hekimlik mesleği ile iç içe değerlendirilmelidir.  Başka bir ifade ile hayvancılığın sorunları ile Veteriner Hekimlik Mesleğinin sorunlarının birbirinden ayrılması mümkün değildir.

  1. Hayvancılık  politikalarının esasları, Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşmasının öngördüğü yükümlülükler ile Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde Ortak Tarım Politikasına  uyum ve  uluslararası  ticaretteki gelişmeler  çerçevesinde ele alınmalıdır.
  2. Bu noktada  yeni bir idari yapılanmaya gidilmelidir. Bu çerçevede Gıda  Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesindeki  bitkisel ve hayvansal üretim hizmetleri dikkate alınarak ayrı ayrı  sektörel bazda  örgütlenmeler hedeflenmelidir. Merkezdeki bu örgütlenmeye paralel olarak Veteriner Hekimlik Hizmetlerinin taşra teşkilatları da (il ve ilçe) oluşturulmalıdır.
  3. Hayvancılık işletmelerinin bölgelere göre küçük–orta–büyük ölçekleri belirlenmeli ve buna göre gerek finansman,  gerekse teknik ve teknolojik yardımlar sağlanmalıdır.
  4. Mevcut işletmeler değerlendirilerek, her bölgede alt yapıları tamam veya  bir miktar ilave yatırımla tamamlanacak bu işletmelerde bölge şartlarına uygun yeni hayvan tipleri geliştirilmeli ve üst düzeyde bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
  5. Hayvansal ürün–yem  fiyatı ilişkisinin hayvansal üretimi teşvik edici noktaya getirilmesi sağlanmalıdır.
  6. Yazılı ve görsel basında etkinliği ve yetkinliği tartışılabilecek bazı kişi yada meslek mensuplarının internet bilgilerine dayalı, kulaktan dolma, bilimsellikten uzak beyanatları halkımızın dengeli, yeterli ve güvenli beslenmesi konusunda kafa karıştırmakta ve bu durum üreticiyi olumsuz yönde etkilemektedir.  Kuşkusuz et, süt, yumurta ve balık gibi değerli hayvansal ürünlerin sağlıklı şekilde üretilmesi ve halkımızın tüketimine sunulması konusunda başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere sektör ortaklarına ilgili sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Halkımızın sağlığı ve beslenme güvenliği konusunda gerekenin yapılması ortak paydamızdır. Ancak yukarıda belirtilen nitelikteki beyanat ve gerçek dışı haberlerle halkımızın dengeli ve sağlıklı beslenmesinin ve hayvancılığımızın gelişmesinin engellenmesine de fırsat verilmemelidir.  Bu gibi bilimsel nitelik taşımayan beyanatlara karşı, tüketicilerimizin aydınlatılması ve üreticilerimizin koruması amacı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde bilim insanlarından oluşan tamamen bağımsız bir “Bilim Kurulu” nun kurulması gerektiği kanısındayız. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kamuoyunu aydınlatmak amacı ile bir süredir tavuk eti ve süt ile gıda güvenliğine yönelik yayınlamakta olduğu kamu spotları olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.  
  7. Salgın hastalıklar (viral, bakteriyel ve paraziter) ile  metabolik  hastalıklara karşı hayvan ve insan sağlığının korunması amacıyla mevcut Veteriner Kontrol ve Araştırma  Enstitüleri ile Bölge laboratuarlarının teknik ve bilimsel açıdan geliştirilmelerine öncelik verilmelidir.
  8. Yetiştirici Birliklerine, gerçek üreticilerin katılımı ile bağımsız ve demokratik işleyiş kazandırılmalıdır. Birliklerde görev niteliği ve çalışma alanı dikkate alınarak yeterli sayıda Veteriner Hekim istidamı koşulu getirilmelidir.
  9. Damızlık üretimi teşvik edilmeli, işletmelerin yetiştirdikleri damızlık satışları koordine edilmelidir.
  10. Çayır ve mera alanlarının ıslahı hızlandırılmalı ve bu alanların başka amaçlarla kullanılmaları önlenmelidir.
  11. Ülkemizde üretilen sütün ancak % 35’inin modern işletmelerde değerlendirildiği göz önüne alınarak, süt sanayi İşletmelerinin kurulması teşvik edilmeli, kayıt altına alınan süt üretimi artırılmalıdır.
  12. Önemli bir bölümü özelleştirilen Et ve Süt Kurumu’ nun et  piyasasının düzenlenmesi ve üreticinin desteklenmesi açısından yeni bir düzenleme ile özerk bir yapıya kavuşturulması  sektöre yeni bir ivme kazandıracaktır.
  13. Günümüzde özellikle denetim açısından bir yetki karmaşası bulunmaktadır. Bu itibarla Gıda Tarım ve Hayvancılık, Sağlık ve Çevre Bakanlıkları ile Belediyelerin  görev ve yetkileri anlaşılır bir hale getirilerek bu karmaşaya son verilmelidir.
  14. Bir önceki maddede sözü geçen kuruluşlarda yeterli sayıda Veteriner Hekim ve bunların gözetiminde görev yapacak Veteriner Sağlık Teknisyeni istihdam edilmesi  görevin ifası açısından son derece önemlidir.
  15. Bu cümleden olarak Sağlık Bakanlığında Veteriner Halk Sağlığı ve Çevre Bakanlığında ise Veteriner Daire Başkanlıkları kurulmalı  ve benzer şekilde Büyük Şehir Belediye  Başkanlıkları bünyesinde de Veteriner Hizmetleri  Daire Başkanlıkları  adı altında örgütlenmeye gidilmelidir.
  16. Kırmızı ve beyaz et üretimi, işlenmesi, depolanması, satışı ve toplu tüketim yerlerine  ilişkin  yönetmelikler yeniden gözden geçirilerek  denetim yapma  görev, yetki ve sorumlulukların sadece  Veteriner Hekimlere verilmesi hükmü getirilmelidir. Özellikle yakın bir zamanda Kayıta Tabi İşletmelerde mecburi olan Veteriner Hekim istihdamına son verilerek,bu zorunluluğun sadece Onaya Tabi İşletmeler için uygulamaya konulması, halk sağlığı ve gıda güvenliğinin korunması açısından son derece  sakıncalı olup, bir an önce bu yönetmelikte düzenleme yapılması zorunluluğu vardır.
  17. Gümrük Veteriner Müdürlüklerinin daha etkin hale getirilmesi ve buralarda Karantina Merkezlerinin kurulması bir diğer acil gerekliliktir.
  18. Ülkemizde bulunan Milli Parklardaki hayvan varlığının korunması ve buradaki veteriner hizmetleri için Veteriner Hekim görevlendirilmelidir.
  19. Hayvan refahına ait Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan mevzuata uygun yasalar çıkarılmalıdır.
  20.  Veteriner Hekimler, Ülkemizde yakın geçmişte yaşanan kuş gribi salgını ile tüm olumsuz şartlara karşın bayram-tatil demeden mücadele ederek görevlerini büyük bir başarı ile yapmışlar ve bunun sonucunda hastalık çok kısa sürede önlenmiştir. Meslektaşlarımızın üstün başarısı dış çevrelerce de takdirle karşılanmıştır. Ne var ki bazı meslek gruplarının özlük haklarının iyileştirilmesi amacıyla çıkarılan yasa kapsamı dışında bırakılan meslektaşlarımız hak ettiklerini alamamışlardır. Kronik hale gelen bu haksızlığın en kısa sürede düzeltilmesi gerekmektedir.
  21. Son yirmi yılda sayıları 5’ten 25’e çıkan Veteriner Fakültelerinin alt yapı ve fiziksel bakımdan uygun olmayanları birleştirilmeli veya her yönden gelişmesini tamamlayamayanlar kapatılmalı ve yeni kurulacak Üniversite bünyelerinde yeni Veteriner Fakültelerinin açılmasına izin verilmemeli, bu sayede eğitim kalitesinin mevcut imkanlar ölçüsünde yükseltilerek Avrupa Birliğine üye ülkelerdeki emsallerinin seviyesine ulaştırılmalıdır.
  22.  Özellikle veteriner kontrol araştırma enstitülerinin uzman veteriner hekim ihtiyaçlarının karşılanması sağlanmalı bu bağlamda uzmanlık yönetmeliği  üniversitelerimizle birlikte işbirliğine gidilerek en kısa sürede çıkarılmalıdır.
  23. Beşeri sağlık kuruluşları için çıkartılan yönetmelikler örnek alınarak,      hazırlanacak yönetmelikler ile Veteriner Poliklinik ve Hayvan Hastanelerinde Yardımcı Veteriner Sağlık Personeli istihdamı zorunlu hale getirilmelidir.  Böylece belirli birikime sahip  Veteriner Sağlık Teknisyenlerinden Kamusal kuruluşlar dışında da yararlanma olanağı olacaktır.

                                                                            

                                                                                                                       Prof.Dr.Şakir Doğan TUNCER

                                                                                                                                Genel Başkan

                                                                                                                           Yönetim Kurulu Adına